Seçimlerin ardından CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na sert sözlerle yüklenen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, bir kez daha yerel seçimlerde ittifak içinde bulunmayacaklarını belirtti. İsim vermeden Kılıçdaroğlu’na yüklenen Akşener, grup toplantısında, “Toplum vicdanının yaralarını merhem elindeyken kaşıyıp kanatmayı seçen, çıkarcı siyaseti reddediyoruz. Basiretsiz siyaseti, reddediyoruz. Ez cümle milletten değil, pazarlıktan medet uman, ittifak siyasetini reddediyoruz.” dedi.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Seçim sonrası sertleştirdiği üslubuyla konuşan Akşener, isim vermeden de seçim mağlubiyetinin ardından tepki gösterdiği Kılıçdaroğlu’nu eleştirdi. Akşener, “Herkesin, kendi iktidar sahasında, halinden gayet de memnun olduğu, statüko siyasetini reddediyoruz. Her daim siyaset esnafının kazanıp, milletin kaybettiği, basiretsiz siyaseti, reddediyoruz. Ez cümle milletten değil, pazarlıktan medet uman, ittifak siyasetini reddediyoruz” ifadelerini kullandı.
YENİ DÖNEMİN İLK GRUP TOPLANTISI
Akşener’in açıklamalarından satır başları: “Millet iradesinin tecelligâhı, Gazi Meclisimizin çatısı altında, yine birlikteyiz, yine bir aradayız. Hakikat güneşinin gölgesini, yurt görenlere, milletini, özünden çok sevenlere, selam olsun. Gayret cevherini, gönülde elmas bilenlere, vazifeyi menfaatten, hakkı nefisten, üstün görenlere, selam olsun. Haksızlıklar çağına, hak mührünü, vurmaya gelenlere, fazilet kavgasına, hürriyet davasına, omuz verenlere selam olsun.
“MİLLİ ŞUUR BİR MİLLETİN VAR OLMA İRADESİDİR”
Milli şuur, bir milletin var olma iradesidir. Birliğinden güç aldığı, en kuvvetli silahıdır. Bir milletin, kendini duyma, bilme ve anlatma şeklidir. Nitekim dinlemeyi değil, susturmayı, öğrenmeyi değil, dayatmayı, anlamayı değil, saptırmayı, kendine yol belleyen, AK Parti iktidarı milli şuurdan, her daim, fevkalade rahatsız olmuştur. Çünkü AK Parti, bugüne kadarki siyasi varlığını, her koşulda mutlaka, ‘ötekiler’ yaratarak korumuştur. Toplumu, iki ayrı kutup arasına sıkıştırıp, birbirine düşmanlaştırarak; bölünmüş bir millet üzerinden, konforlu bir siyaset düzeni kurmuştur. Siyaset sahnesine, mağdurların sesi olma iddiasıyla girmesine rağmen yıllar içinde; bir tarafta, yeni mağdurlar üretmiş, diğer tarafta da, kendi mağrurlarını türetmiştir. Siyaseti, birilerini ötekileştirdikçe yükseldiği, haksız bir tahterevalliye indirgemiştir. Kendine düşmanlar bularak, varlığını korumakla yetinmemiş, milleti de, birbirinin karşısına dikmiştir.
“GEZİ RUHU ONLAR İÇİN TRAVMA”
Ez cümle, milli şuur birliğini yıkmak için, elinden geleni, ardına koymamıştır. İşte bu yüzden, 27 Mayıs 2013 tarihi, AK Parti için bir travmadır. Diliyle, diniyle, hayat tercihleriyle, siyasi görüşleriyle, bölüp, paramparça ettikleri bir milletin, ağaçlarına sahip çıkmak için, Gezi Parkı’nda birleştiğini görmek, onlar için bir travmadır. Hayallerini, heveslerini, umutlarını tükettikleri, Türk gençlerinin, milli şuuru ayağa kaldırdığı, Gezi ruhunu karşılarında görmek, onlar için bir travmadır. Ülkücüsünden solcusuna, muhafazakarından sekülerine, kadınından erkeğine, gençlerimizin, o dönem, yaklaşık 10’uncu yılında olan, bir müstemleke rejimine karşı sergilediği bu asil duruşu; her ne kadar, türlü müdahalelerle, rayından çıkartmış olsalar da, türlü provokasyonlarla, kirletmiş olsalar da, türlü ayak oyunlarıyla, karalamış olsalar da, bir türlü hazmedemediler, hazmedemeyecekler.
“EN AĞIR BEDELİ TÜRK GENÇLERİNE ÖDETİYORLAR”
Bakın, üzerinden, 10 yıl geçse bile yetmiyor. Gezi, AK Parti için, öyle bir travma ki, hâlâ intikam almaya çalışıyorlar. Peki kimden? Tutuklulardan mı? Hayır. Bizatihi milletten intikam almaya çalışıyorlar. Yargı sopasını, dilediklerince savurarak, millete göz dağı vermeye çalışıyorlar. ‘Sakın ola, bir kez daha birleşmeyin’ demeye çalışıyorlar. Büyük bir gayrimeşruluğun, arkasına sığınıp; bu büyük travmayı, bastırmaya çalışıyorlar. O yüzden geçtiğimiz hafta, Gezi Parkı davasından çıkan sonuç da AK Parti’nin yaşadığı, travma sonrası stres bozukluğunun, bir neticesidir. Ne yazık ki, ülkemizde bir kez daha vicdan, ihtiraslara tercih edilmiştir. Ne yazık ki, bir kez daha hukuk, koltuklara hizmet etmiştir. Ne yazık ki, bir kez daha vesayet, milletin üzerine çökmüştür.
Ülkemizdeki yargı rezaletleri, artık bir seri haline geldi. Yargının, siyasallaşması kadar, bir dayatma ve bastırma aracı hâline gelmesinin de, bedelini ödüyoruz. Üstelik bu bedelin, en ağırını da, Türk gençlerine ödetiyorlar.
“HİÇ Mİ UTANMIYORSUNUZ?”
Sığınmacıların oluşturduğu tehditlere, tepki gösterenler ırkçı olacak, tutuklanacak. Ama haysiyetsizin biri çıkacak, rahat rahat Hatay’da, depremde şehit olan vatandaşlarımızın, cesetlerinin koktuğunu, ama bir Suriyelinin, ‘naaşının’, mis gibi koktuğunu söyleyecek, öyle mi? Türk olmaktan gurur duyanlar, saldırılara hedef olacak. Ama Türk milletine, alenen hakaret eden bir ahlaksıza, hakkında, ‘dostlar alışverişte görsün’ misali, başlatılan bir inceleme dışında, hiçbir şey olmayacak, öyle mi? Allah aşkına, hiç mi utanmıyorsunuz?
“İTTİFAK SİYASETİNİ REDDEDİYORUZ”
Herkesin, kendi iktidar sahasında, halinden gayet de memnun olduğu, statüko siyasetini reddediyoruz. Ceketlerin, kola kutularının, millete seçenek olarak sunulduğu, dayatma siyasetini reddediyoruz. Her türlü öfkeyi, kini, kutuplaşmayı besleyen, popülist siyaseti reddediyoruz. Toplum vicdanının yaralarını, merhem elindeyken, kaşıyıp kanatmayı seçen, çıkarcı siyaseti reddediyoruz. Her daim siyaset esnafının kazanıp, milletin kaybettiği, basiretsiz siyaseti, reddediyoruz. Ez cümle milletten değil, pazarlıktan medet uman, ittifak siyasetini reddediyoruz.”